EVREN CANLI MIDIR?-IS UNIVERSE ALIVE?

“Evren fizikçilerin sandığı gibi içerisine çok az miktarda canlılık zerkedilmiş uyuşuk bir yapı olmayıp, bir bütün olarak, içinde yaşam için gerekli her türlü alt yapının yer aldığı, trilyonlarca biyosferi olan canlı bir varlığın ta kendisidir.” Christian de Duve.

Tohumu Big Bang’de atılan evren, daha sonra embryonik dönemden geçerek doğan, gelişen ve büyüyen bir canlı varlık olabilir mi?

Evreni oluşturan elementlerin bazen birbirleri ile yer değiştirip, bazen birbirlerine dönüşmeleri sırasında açığa çıkan enerji, canlıların metabolizması ile karşılaştırılabilir.

Canlılarda olduğu gibi evrende de bilgi birikimi ve dağılımı, o bilgileri kullanacak araçlar ve sistemler vardır.

Galaksilerin her yöresi diğer yöreleri ile sürekli ilişkiler içindedir. Yöreler arasında sürekli olarak bilgi alış verişi yapılır. Bu bilgi alışverisini elektromanyetik dalgalarla, kütleçekim dalgaları sağlamaktadır. Elektromanyetik dalgalar bize uzak gök cisimlerinin geçmişte arzettikleri durumlarını iletir. Çekim dalgaları ise bilgi iletimine ek olarak bizi uzaktan manüple etme yetisine de sahiptirler. Bu bilgi alışverişinden doğalarını iyi bilmediğimiz başka kuantum yasalar da sorumlu olabilir. Çeşitli kuvvetler ve uzay dokusu bilgiyi, evrenin çeşitli yöreleri arasında sürekli olarak taşımakta ve bütün evrenin tek bir vücutmuş gibi davranmasını sağlamaktadırlar.

Bilgi ancak ışık hızında yayılabileceği için, yörelerin birbirleri ile olan ilişkileri milyarlarca yıl süren dalgalanmalar şeklinde gerçekleşmekte ve evren kabına sığmayan kaynar bir su gibi, kabarmakta ve genişlemektedir.

Bu büyük çapta bilgi alışverişinin yanı sıra, atomların içinde ve aralarında da ilginç bir haberleşme sistemi vardır. Protonlar birbirlerinin varlığından haberdardırlar. Proton ve nötronları oluşturan quark’lar da birbirleri ile sürekli işbirliği yapmaktadırlar. Güçlü nükleer kuvveti simgeleyen gluonlar aracılığı ile, birbirlerini itmekle yükümlü olan protonların bu isteği önlenebilmektedir. Gluonlar ancak 100 civarında protonu bir arada tutabilecek bir kuvvete sahiptirler. Bu nedenden dolayı proton sayısı giderek artan elementler kararsızlaşırlar. Onlar için radyoaktif element deyimi kullanılır.

Protonlarla, onların zıttı bir yüke sahip olan elektronlar, birbirlerini çekerler. Ama nedense normal koşullarda ikisi bir araya gelip, yüksüz bir atomaltı parçacığa dönüşememektedirler. Çünkü bu süreç negatif çekim kuvvetinden kaynak alan çok büyük basınçlara ve ısıya gereksinim göstermektedir.

Elektronların negatif yüke sahip olduğu bilgisi pozitif yüklü protonlara, onların etrafını bir bulut şeklinde kuşatan bazı özel fotonlar aracılığı ile iletilmektedir. Onlar da yine özel fotonlar aracılığı ile varlıklarını elektronlara belli etmektedirler. Bu bilgiyi kullanan elektron ve proton, birbirleri ile belli bir mesafeyi koruyarak birleşmeden bir arada var olmayı başarmaktadırlar. Atomun ortaya çıkma nedeni proton ve elektronların quantum mekanik nedenlerden dolayı birleşememeleridir. Elektronlar ayrıca etraflarında bir bulut oluşturan fotonlar aracılığı ile diğer elektronları tanımakta ve onları kendi varlıklarından haberdar etmektedirler. Foton bulutundan bir foton ayrılmakta ve bu sırada elektronu bir yöne doğru itmektedir. Aynı foton diğer elektrondaki foton bulutuna çarparak onu da başka bir yöne doğru iterek uzaklaştırmaktadır. Elektronların birbirlerini itmelerindeki mekanizma budur.

Elektronlar atom çekirdeği etrafında dönerlerken, orbital denen yörüngeleri kullanmaktadırlar. Bu orbitallerde hareket halinde olan elektronlar parçacık şeklinde değil, dalga şeklinde bir davranış sergilemektedirler. Elektronlar bazı durumlarda dalga, diğer durumlarda ise parçacık şeklinde davranmaktadırlar. Hareket halinde iken dalgasal niteliklere bürünen elektronlar, hedeflerine parçacık şeklinde ulaşmaktadırlar. Elektronların ayrıca spin denen iç momentumları da vardır. Bu sayede etraflarında manyetik bir alan oluşturmaktadırlar. Bu alan da varlığını fotonlara borçludur.

Bütün bu nitelikleri ile evren, inanılmayacak kadar büyük, tek hücreden oluşmuş canlı bir varlık gibi davranmaktadır.

Evet, evren tek hücreli ama, son derece karmaşık ve görkemli bir canlı yaratığa benzemektedir.

Evrende canlıların ortaya çıkmasının nedenlerinin başında evrenin bir canlının sahip olduğu bütün niteliklere sahip olma özelliği vardır. Bu özellik en azından bir gezegende maddenin davranışlarına yön vermiş ve canlıların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Evrende maddenin bazı içsel özellikleri canlılıktan ve bilinçten sorumludur. Bilinci canlılıktan soyutlayamayız. Canlının en önemli özelliği bir bilince sahip olmasıdır. En ilkel canlıda bile bilinç vardır. Bir tür bilinci olmayan canlı varlık varlığını sürdüremez. Bu bağlamda bilinç canlıların içinde bulundukları ortamı tanımaları ve ona uyum yapmalarıdır.

İki molekülün birbirlerini tanımalarını ve bir araya gelerek yeni bir molekül oluşturmalarını da bir tür bilinç olarak kabul edebiliriz. Bu cansız ve akılsız maddede olan bir bilinçtir.

Örneğin hidrojen ve oksijen birbirlerini tanımasalar ve bir araya gelmek zorunda olmasalardı, su ortaya çıkabilir miydi? Hidrojen ve oksijen onları bir araya getiren bir kuvvete boyun eğmektedirler. Bu Doğası çok iyi bilinen kimyasal bir kuvvettir.

Aslında evren canlıdır-değildir gibi tartışmalı sansasyonal iddialarla ortalığı bulandırmaya gerek yoktur. Çünkü biliyoruz ki evrende canlılar vardır. O canlılardan biri de akıllı insan ve diğer akıllı hayvanlardır. Onlar evrenin yapıldığı aynı ham maddeden oluşan varlıklardır. Bir araya gelmekten başka hiçbir özellikleri yoktur. Neyin tartışmasını yapıyoruz? Evren açıkça canlı ve akıllı bir varlıkdır. Tamamı canlı gibi davranmaktadır. Bir köşesinde bir gezegende ise evren aynı zamanda akıllı bir canlı gibi davranmaktadır. O halde evren hem canlıdır, hem de akıllıdır.

Evren canlı mıdır sorusunun çok basit bir cevabı vardır. Evren elbette canlıdır. Başka ne olabilir? Ben bunları yazabiliyorsam, siz bunları okuyabiliyorsanız ve bizler evreni oluşturan elementlerin aynısından oluşmuş birer canlı isek, evren canlıdır. Canlı olmak zorundadır. Evrenin cansız olduğunu düşünmek önyargıdır. Evrenin canlı olduğu nosyonuna sıcak bakmayanlar canlı ve cansız varlıklar arasındaki farkları bilmeyenler ve büyük manzarayı göremeyenlerdir.

Evrenin sınırlı da olsa yalnız bir kısmının canlı olması, tümünün canlı potansiyeli olması demektir. Bu potansiyel dünyada olduğu gibi, henüz bilmediğimiz başka gezegenlerde de kendini manifest etmiş olabilir.

Ayrıca evrende maddenin davranışları bir tür bilinç üretmeseydi, canlılarda ve insanlarda da bilinç olmayacaktı. İnsanda ve bütün canlılarda gözlemlenen bilinç, evrende mevcut materyel bilincin zamanla evrilerek canlı bilincine dönüşmesinden kaynak almıştır.

Evren canlı olmasaydı, ya da canlıların ortaya çıkması için gerekli bütün öğelere sahip olmasaydı, canlılar ortaya çıkamazlardı.

Dünyada yaşam bir tesadüf sonucu ortaya çıkmış olabilir. Ama bu evrende o kadar çok yıldız ve gezegen vardır ki, bazılarında yaşamın olmamasına imkan yoktur. Evrende diğer gezegenlerde de yaşamın olduğunun kanıtı, dünyada yaşamın olmasıdır. Diğer gezegenlerde yaşamın olmadığını iddia etmek mantıksızdır.

Dünyayı evrenin içinde kapalı bir kutu olarak düşünürsek, içinde bir canlı barındırdığı ifadesi ancak o zaman bir anlam içerir. Ama dünyayı evrenin diğer yerlerinden soyutlayarak değerlendiremeyiz. Dünya evrenin bir parçasıdır. Aynı maddeden oluşan devamıdır.

Canlıda ne varsa, evrende de o vardır. Evreni oluşturan ne varsa, canlıyı da o oluşturmaktadır. Bu durumda evrenin yalnız canlıyı barındıran bir mekan olduğu iddia edilemez. Çünkü evrenin içinde bir yerde canlılığı barındıran bir mekan olması demek, canlıların cansızlardan soyutlanması demektir. Bu da içinde canlıları ile dünyanın, bir yaratıcı tarafından tasarımlandığı anlamına gelir. Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Çünkü evreni oluşturan madde canlılarda devam etmektedir. Evren ve canlılar aynı maddeden yapılmışlardır. Bu da evrenin canlı olması demektir. Evrenin canlı olduğu paradigmasından kurtulmamız mümkün değildir.

Evrenin canlı olup olmadığı konusu yeni olmayıp, yıllardır tartışılan bir sorundur. Ama şimdiye kadar bu sorunun cevabı kesin olarak verilebilmiş değildir. Biz bu sorunun kesin cevabını veriyoruz. Evrenin canlı olmasından başka olasılık yoktur. Evren kesin olarak, en ufak bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde canlıdır.

Nedenlerine bakalım:

* Evrende var olan canlılar yine evrende var olan elementlerden oluşmuşlardır.
* Canlılar cansız dediğimiz maddenin bütün davranışlarını
sergilerler.
* Canlılar cansız maddenin uyduğu fizik yasalarına aynen uyarlar.
* Canlılar için ayrı ve özgün fizik yasaları yoktur.
* Canlı ve cansız arasında elementer ve moleküler düzeyde fark
yoktur. Fark onların davranışlarındadır.
* Evrende enerji sürekli bir dönüşüm ve devinim içindedir.
Canlılık enerji dönüşümünden başka birşey değildir.
* Evrende enerji yok olmaz. Zamanla enerjinin kullanılabilirliği
azalır. Buna entropi denir ki canlıların yaşamına da hükmeder ve
yaşlılıktan sorumludur.
* Evrende enerji sürekli olarak bir yerden diğer yerlere taşınır.
Canlının vücudunda da aynı mekanizma mevcuttur.
* Canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri için dışardan sürekli
olarak enerji sağlamaları gerekir. Yıldızlar varlıklarını sürdürmek
için madde olarak depolanan enerjiyi, maddeyi kuantum mekanik
süreçlerle birleştirerek veya parçalayarak açığa çıkarırlar ve
etrafa yayarlar.
* Canlılarda ve cansız evrende sürekli bir enerji devinimi ve
dönüşümü vardır.
* Canlılığı oluşturan maddeler ve onların cansız karşıtı kendi
kendine örgütlenme paradigmasına uyarlar.
* Kasırgalar ve tayfunlar ve canlılar iki ekstremde yer alan ve
kendi kendilerine örgütlenen otokatokinetik sistemlerdir.

Evrenin akıllı ve bilinçli bir canlı olması, eğer evren bunları kendi kendine yaptı ise, anlamı çok derin olan müthiş bir başarıdır. Evrenin canlı olduğu iddiasının delilleri vardır. Evreni oluşturan madde ve enerji ve onların uyduğu yasalar, en ufak bir şekilde bile değişmeden, canlılarda devam etmektedirler.

O halde canlılık evrende, evrenin diğer bölümlerinden soyutlanabilir bir olgu değildir. Evrenin kendisi, tümü, canlıdır. Çünkü canlılık yalnız kendine özgü, özel bir dizi kanunlara tabi olarak ortaya çıkmıştır.

Haci

Yorum bırakın